Cambridge Analytica skandalı nedir? Ne yapar bu firma?
Cambridge Analytica 2013 yılında Londra’da kurulan bir veri analiz şirketi. Son günlerde bu kadar çok konuşulmasının sebebi de geçtiğimiz günlerde ABD Federal Ticaret Komisyonu’nun haklarında dava açması ve #deleteFacebook kampanyası.
Davanın sebebi de 50 milyon Facebook kullanıcısının kişisel bilgileri ve platform üzerindeki davranışlarından, Facebook’un hali hazırda topladığı verilerle Trump’ın seçimleri kazanması için kamuoyunu manipüle etmesi.
Bu veriler Aleksander Kogan adında bir akademisyen tarafından “thisisyourdigitallife” adlı uygulama üzerinden toplanmış. Binlerce kişi, akademisyene ait “Global Science Research” firması üzerinden Amazon MechanicalTurk platformu kullanılarak para karşılığında kişilik testi uygulamayı ve kişisel bilgilerinin akademik araştırma amaçlı kullanılmasını kabul etmiş. Katılımcıların Facebook arkadaşlarının da bilgisini toplayarak milyonlarca profile ulaşılmış.
Facebook kullanıcıların gizliliği için adımlar atmaya başlamıştı
2014 yılında kullanıcı gizliğini ön plana çıkaran ekranlar, paylaşımların kimler tarafından görüleceği gibi seçenekleri bize sunmaya başladı.
2015 yılına kadar “facebook login” ile platformlara giriş yapan kişilerin arkadaşları hakkında da bilgi çekebiliyorduk. Tahminim, bu yaşanan olay sonrasında Facebook işin ciddiyetini fark ettiği için API tarafında bazı
sınırlamalar gelmeye başladı.
Peki manipülasyon nasıl yapılmış?
Kullanıcı davranış kalıplarını, beğenilerini, yorumlarını yakalayıp birden fazla sosyal medya platformuyla karşılaştırmak, bu verileri anlamlandırmak cidden zor bir iş.
Burada amaç, kişilere önem verdikleri konular hakkında en doğru metin ve görsel ile ulaşmak. Onları segmentlere ayırmak.
Cambridge Analytics kurucusu Alexander Nix’in cümleleri çok net geliyor. “İnsanların bir bilgiyi ciddiye alması için iki temel itici güç vardır: umut ve korku… Ve bunların çoğu dile getirilmemiş, hatta bilinçsizdir. Mesela içinizde tepki yaratan bir şeyi görene kadar o şey hakkında korkunuz olduğunu bilmezsiniz. Ve bizim işimiz, gerçekten derinlerde yatan korkuların, kaygıların neler olduğunu anlamak için kepçeyi herkesten daha aşağıya indirmek. Gerçekler üzerinde bir seçim kampanyasıyla mücadele etmek iyi bir şey değil çünkü aslında her şey duygularla ilgili.”
Seçim zamanı ellerindeki kullanıcı profillerini muhafazakar, eğitimli, eğitimsiz, zengin, fakir, orta gelirli, siyahi, göçmen vb. şeklinde gruplara bölüyorlar. Bu gruplara hassasiyetlerine göre yalan içerikler sunuluyor. Müşterinin talep ettiği amaca göre kullanıcıları kışkırtıyor, oy kullanmaya/kullanmamaya itiyor, korkutuyor ya da örgütlenmeni sağlıyorlar. Trump destekcisi ve karşıtlarıyla çift taraflı bir iletişim kuruluyor. Zaten bildiğiniz üzere Facebook algoritması gereği de kullanıcılar kendilerine benzer kişilerin içeriklerini daha sık ve yukarıda görüyorlar. Bu yalan haberler ile bir fanusun içinde mükemmel şekilde hedeflenip manipüle ediliyorsunuz. Bir de üstüne çevrenizi de zehirlemeye başlıyorsunuz.
Verilerimiz kime ait?
Dijital platformlarda, tüm kullanıcı verileri aslında kullanıcıya daha iyi bir deneyim sunmak, sistemde geçirdikleri zamanı arttırmak ve bu sürede ürünün gelir modeli neyse kullanıcıyı ona yönelik yönlendirmeye çalışmak için toplanıyor. Bir de tabii ki REKLAM. Herkesin bildiği şu cümle önemli.
“Bir ürün ücretsizse ürün sizsiniz demektir.”
Bu ne yazık ki doğru. Facebook şuan Google’dan sonra dünyanın ikinci büyük reklam şirketi. 2017 son çeyreğinde elde ettiği 12.9 milyar dolarlık gelirlerin nerdeyse hepsi reklamdan geldi. Reklamın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum ama sorun şu ki Facebook artık reklam gösteriminde sınırları zorlamaya başlayınca news feed algoritmasını da kurcalamaya başladı. Daha fazla reklam gösteremeyeceği bir noktada gelirini arttırmak için daha isabetli hedefleme çalışmaları başladı. Bunun için de bizim hakkımızda daha fazla veri stoklamaya başladı. Demografik bilgilerin ötesinde neleri seversin, nelerden şikayetçisin, hangi haberleri okuyup olumlu/olumsuz nasıl tepki veriyorsun, kimlerle mesajlaşıp kimleri ne sıklıkla arıyor soruyorsun vs…İlişikiye başlayan bir çiftin birliktelik süresini tahmin etmeye çalıştıkları bir makale de yayınlanmadı değil:) Buna ek olarak fiziksel dünyada kart ile yaptığımız alışveriş verilerini da satın aldığı haberleri çıktı. Amaç
Facebook Messenger içine eklediğiniz kredi kartınızı fiziksel dünyadaki satın alma hareketleriniz ile eşlemek tabii ki.
Peki ne yapacağız?
Karl Marx endüstri devriminin dünyayı ikiye ayırdığını belirtmişti: Üretime sahip olanlar ve üretim için çalışanlar. Üretilen şey üzerinde söz hakkı, üretim araçlarının sahibi olanlarındır. Bu araçlar ile sürekli artı değer elde etmeye çalışırlar. Ancak artık üretim dediğimiz kavram fiziksel olmaktan çıktı. Olay yalnızca veriye sahip olmak da değil, bu veriyle ne yaptığınız. Gerçek anlamda herkesi rahatsız eden ilk olay, Cambridge Analytica tarafından toplanan ham Facebook verilerinin seçmenleri manipüle etmek için kullanılması oldu. Ancak sırf kişisel verileri koruyacağım diye sosyal medyada yer almadan bir hayat yaşamanın da pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Facebook’u silin kampanyasını gidip Twitter üzerinden götürmek de bir oksimoron örneği oluyor.
Elon Musk, Türk bir kullanıcının geyik teklifi üzerine şirketin Facebook hesaplarını sileceğini söyledi. Güler misin, ağlar mısın?
Elon Musk Instagram’da sorun görmüyor:) Ne yazık ki Instagram’ın da Rusya seçimlerinde kullanıldığını belirten “
Instagram Played A Much Bigger Role In Russia’s Propaganda Campaign” başlıklı bir yazı yayınlandı.
Avrupa Birliği ve ABD Kongresi Zuckerberg’ü savunmaya çağırdı çağırmasına ama herhangi bir yaptırım geleceğini kimse düşünmüyordur diye tahmin ediyorum.
Şu aşamada tek yapabileceğiniz paylaşımlarınızı kime göstermek istediğinize dikkat etmek ve haber akışınıza her düşen içeriği, hele sponsorluysa ciddi anlamda sorgulamak. Telefon numarası, lokasyon, email adresi gibi kişisel bilgileriniz artık çoktan alındı. Gidip sıfırdan bir hayat kurup isminizi, arkadaşlarınızı ve hayat görüşünüzü değiştirmezseniz tabii:) Facebook’un, üyesi olmayan ama varlığını bildiği kişiler için hayalet hesaplar açtığı da söylentilerden biriydi zamanında.
Verinin özgür olmak istediğini düşününlerdenim. Merkezileşen internet ile bu çok zorlaşmış durumda. Merkezileşmeye karşı dağıtık arama motoru, sosyal medya uygulamaları ne yazık ki kayda değer bir başarı sergileyemiyor. Bunla alakalı da Wired’da çıkan detaylı bir yazıya
buradan ulaşabilirsiniz.